İthalatta Gözetim Uygulaması Yerli Üreticiye Yarar Değil Zarar Veriyor

Bilindiği üzere; ithalatta yerli üreticinin korunması ve ithalattan kaynaklanacak vergi kayıplarının önlenmesi amacıyla, eşyanın ithalatında üzerinden vergi hesaplanacak kıymetle ilgili, birim başına asgari bir fiyat belirlenmesi olarak ortaya çıkan İthalatta Gözetim uygulaması; ilgili eşyanın kıymeti, belirlenen birim fiyatın altında kaldığı zaman devreye girer. Gümrük beyannamesi kapsamında ilgili gümrük tarife istatistik pozisyonundan (GTİP) 10 adet veya daha az miktarda yapılacak olan ithalat, gümrük kıymetine bakılmaksızın gözetim uygulamasından muaftır ve herhangi bir engelle karşılaşılmaksızın ithalat işlemi gerçekleştirilir. Öte taraftan, gözetim uygulamasına tabi eşya mevzuatta belirtilen miktarın üzerinde ve belirlenen birim fiyatın altında ise; ithali ancak Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenecek gözetim belgesi ile mümkün olabilmektedir. Gözetim belgesinin, gümrük beyannamesinin tescili sırasında ilgili gümrük idaresine ibrazı gerekmektedir. Gözetim belgesi, Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü’ne yapılacak başvuru sonucu edinilebilmekte olup 6 ay süreyle geçerliliğini korumaktadır. Gözetim Uygulaması’na ilişkin bu kısa açıklamadan sonra; Gözetim Belgesi’nin bulunmaması durumunda karşılaşılan sorunlara değinmekte yarar vardır. Gümrük idarelerince gözetime tabi eşyanın ithali sırasında Gözetim Belgesi’nin ibrazı halinde bu belgeye istinaden eşyanın serbest dolaşıma girişi sağlanabiliyorken; Gözetim Belgesi olmadığı halde beyan edilen kıymetin, ithal eşyasının kıymeti ile ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaşması ya da bu kıymet aşması durumunda yükümlüden ihtirazi kayıt yapmayacağına dair taahhüt alınarak serbest dolaşıma girmesine izin verilmektedir. İthal eşyasının kıymetinin ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaşması ise ek beyan ile sağlanmaktadır. Navlun, sigorta vb. değerlerin arttırılması suretiyle düzenlenen ek beyan sonucu oluşan kıymet, eşyanın nihai kıymeti olarak değerlendirilerek başka bir işleme gerek kalmaksızın eşyanın serbest dolaşıma girişi sağlanmaktadır.

Böylece vergi matrahı yükselmekte ve devletin vergi geliri artarken ithalatçının da maliyetleri yükselmektedir. Vergi matrahının yükselmesiyle hesaplanan KDV miktarı da yükselmekte ve eşyanın yurt içi satış bedelinden daha fazla oranda KDV hesaplanmasına yol açmaktadır. Fazla ödenen KDV sürekli devir KDV’si olan ödeme çıkmayan şirketlerde önemli bir finansman sorununu ortaya çıkarmakta, fazla ödenen KDV devir KDV’sinin içerisinde yıllarca kalabilmektedir. Bu zarardan kendini korumaya çalışan şirketler ise, bahsi geçen finansman sorununu aşmak ve koruma gözetiminden kurtulmak için öncelikle yakın zamanda KDV ödemesi çıkabilecek şirketler vasıtasıyla ithalata yönelerek finansman sorununu kısmen de olsa aşıp koruma gözetiminden kurtularak mevzuatın amaçladığının aksine yerli imalatçılar açısından haksız rekabete neden olmaktadırlar. Örnek olay A firmasının ithal etmek istediği, gözetim uygulamasına tabi bir eşyanın Bakanlık tarafından belirlenen en düşük kıymetinin adet başına 10 dolar olduğu ve bu üründen 250 bin dolar CIF kıymetle 40 bin adet ithal edilmek istendiği varsayımıyla: İşlemin mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmesi halinde beyan edilen CIF kıymet gözetim uygulamasının alt sınırı olan 400 bin dolar (40.000X10 dolar) değerinin altında kaldığı için, dış maliyetler (navlun, sigorta vb.) yükseltilerek CIF kıymeti istenilen düzeye çıkartılası gerekmektedir. Böylece vergi matrahı yükselmiş olur ve devletin vergi geliri artarken ithalatçının maliyetleri yükseldiği için de yerli üreticiye avantaj sağlanmış olur. Buna karşılık sürekli devir KDV’Sİ olan A firması, bu durumdan kaçınmak amacıyla, yakın zamanda KDV ödemesi çıkacak B firması ile anlaşarak malları ithal eder ve ithal edilen mallar düşük matrahla %18 KDV uygulanarak A firmasına satılır. Kalan ek beyan verilerek arttırılmış yüksek matrah üzerinden ödenen KDV’ler ise B firması tarafından indirilecek KDV olarak kaydedilir. B firması indirilecek KDV olarak kaydedilen satıştan kalan tutardan kendi komisyonunu alır ve kalan tutarı A firmasına öder. Örnek olayda bahsedilen durum ithalatçı firmanın haksız kazanç sağlamasına, devletin zarara uğramasına ve yerli üreticiye avantaj sağlanması hedeflendiği halde durumun tam tersine dönmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak; ekonomik dengelerin sarsılmasına neden olduğu dikkat çeken bu durumun önüne geçilebilmesi, yerli üreticiyi korurken ithalatçının da zararının en az indirilmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması tüm taraflar açısından yarar sağlayacağı gibi, devlet zararının da engellenmesi yönünden önem taşımaktadır.

Yorum Yapın