Yurt Dışında Elde Edilen Kazançların Vergilendirilmesi

I- GENEL BİLGİ; Vergi oranları, verginin tahsil edilme şekli, süreci ve işçilik maliyetleri girişimciler için en önemli maliyet unsurları olarak algılanmakta ve yatırım kararlarında belirleyici olabilmektedir. Bu sadece bizim ülkemiz için değil dünyadaki tüm yatırımcılar için geçerlidir. Girişimci için esas olan düşük maliyet ve yüksek satış rakamı neticesinde maksimum kârı elde edebilmektedir. Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerinde belirtildiği gibi tacirler basiretli olmak ve ihtiyatlı davranmak da zorundadır ve ticari faaliyetlerinin neticelerini iyi bilmelidir. Ülkemizdeki girişimciler de daha az vergi ödemek ve bunun getirdiği maliyet avantajı ile daha rekabetçi olmak amacıyla verginin alınmadığı ya da düşük oranlı alındığı ülkelerde faaliyette bulunabilmektedir. Bu durum ise, faaliyette bulunulan ülkenin durumuna göre ülkemizde bu kazancın vergilendirilip vergilendirilmeyeceğini ve nasıl vergilendirileceğini önemli hale getirmektedir. Bilindiği üzere vergi kanunların uygulanmasında esas olarak kanunu çıkaran devletin egemenlik gücü esas alınmaktadır. Burada ise iki temel ilke söz konusudur: “kanunların mülkiliği” ve “kanunların şahsiliği”. Vergi kanunlarının bir ülkede yaşayan vatandaş ve yabancılara birlikte uygulanmasına “mülkilik ilkesi”, aynı vergi kanunlarının ülke dışında yaşayan vatandaşlara da uygulanmasına ise “şahsilik ilkesi” denir. Bu iki ilkenin birlikte uygulanması durumunda ise çatışmanın olması kaçınılmazdır. Vergi idaresi mülkilik ilkesinin sonucu olarak ülkemizde faaliyet gösteren herkesten vergi almak istemektedir. Şahsilik ilkesinin uygulanması sonucunda da vatandaşlarının tamamının dünyanın neresinde gelir elde ederse etsin vergilendirilmesi hedeflenmektedir. Bu durumda ise yurt dışında yaşayan kişi, aynı anda hem kendi ülkesinin hem de yaşadığı yabancı ülkenin kanunlarına muhatap olmak zorunda kalmakta ve bunun sonucunda da çifte vergilendirme sorunları karşımıza çıkmaktadır. Yani müteşebbisler vergi ödememek için düşük oranlı ülkeleri yatırım yeri olarak seçseler de, vergi idaremiz yurtdışından elde edilen bu gelirleri de vergilendirmek istemektedir. Bu noktada yurt dışında elde edilen gelirin vergilendirilmesinde özellik arz eden işlemler bulunmaktadır. Yazının izleyen bölümlerinde vatandaşlarımızın yurt dışında kurdukları şirketlerden elde edilen kâr paylarının ülkemiz vergi kanunları karşısındaki durumu açıklanmaya çalışılacaktır. II – GELİR VERGİSİ KANUNU; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Mükellefler” başlıklı 3-1/1. maddesinde; Türkiye’de yerleşmiş olan gerçek kişilerin Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun “Türkiye’de Yerleşme” başlıklı 4.maddesinde ise ; “Aşağıda yazılı kimseler Türkiye’de yerleşmiş sayılır; 1.İkametgâhı Türkiye’de bulunanlar (İkametgâh, Kanunu Medeninin 19 uncu ve müteakip maddelerinde yazılı olan yerlerdir); 2.Bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar (Geçici ayrılmalar Türkiye’de oturma süresini kesmez.)”, hükmü yer almaktadır. Yine aynı kanunun; 75. maddesinde; sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiş olup, kaynağı ne olursa olsun aşağıda yazılı iratların menkul sermaye iradı sayılacağı belirtilmiştir: 1.Her nevi hisse senetlerinin kâr payları (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları ile konut finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve varlık finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetlere ödenen faiz, kâr payı veya benzeri gelirler dahil.); 2.İştirak hisselerinden doğan kazançlar (limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.) Gelir Vergisi Kanununun “Gelirin Toplanması ve Beyan” başlıklı 85 inci maddesinde; “Mükellefler, ikinci maddede yazılı kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname verirler. Bu kanuna göre beyanı gereken gelirlerin yıllık beyannamede toplanması zorunludur. … Yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlar: 1.Mükellefin bunları Türkiye’de hesaplarına intikal ettirdiği yılda; 2.Türkiye’de hesaplara intikal ettirilmemesinin mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunan hallerde, mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda; elde edilmiş sayılır.” hükümleri yer almaktadır. Ayrıca yine anılan Kanunun 86-1/d maddesinde ise; bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (287 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2015 yılı için 1.500 TL.) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları için beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler için beyanname verilmesi durumunda bu gelirlerin beyannameye dâhil edilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, Türkiye’de tevkif yoluyla vergilendirilmeyen ve istisna uygulamasına konu olmayan yurt dışından elde edilen menkul sermaye iratlarının (faiz, kâr payı vb.) tamamının, 86 ncı maddenin yukarıda bahsi geçen hükmü gereğince 1.500 TL’yi aşması durumunda yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir. Son olarak belirtmek fayda olduğunu düşündüğümüz, söz konusu Kanunun 123. maddesi hükmüne göre; tammükelleflerin yabancı memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratlardan mahallinde ödedikleri benzeri vergilerin, Türkiye’de tarh edilen gelir vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından indirilmesi mümkün olup indirilecek miktarın gelir vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından fazla olması halinde, fazla olan tutar indirim konusu yapılamayacaktır. Ayrıca vergi indiriminin yapılabilmesi için yabancı memlekette ödenen vergilerin gelir üzerinden alınan şahsi bir vergi olması ve yabancı memlekette vergi ödendiğinin yetkili makamlardan alınan ve mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan memleketin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik edilmesi şarttı da bulunmaktadır. III – KURUMLAR VERGİSİ KANUNU; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7. maddesindeki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde; Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az %50’sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurt dışı iştiraklerinin kazançları dağıtılsın veya dağıtılmasın, iştirakin hesap döneminin kapandığı ayı içeren yıl itibarıyla dağıtılan kâr payı sayılır. Türkiye’de vergilendirilmiş kazancın iştirak tarafından sonradan dağıtılması durumunda, elde edilen kâr paylarının vergilendirilmiş kısmı bu tutardan indirilir. Ayrıca, aynı Kanunun 3/2. Maddesinde; Kanunun 1 inci maddesinde sayılan kurumlardan, kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların, dar mükellefiyet esasında sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergilendirileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr payları, şirket kârının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş sayılır; 3.Kurumların İdare Meclisi Başkan ve üyelerine verilen kar payları; …”, -İstisnaları düzenleyen “Menkul Sermaye İratlarında” başlıklı 22. maddesinde; “1.Tek primli yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemelerin tamamı gelir vergisinden müstesnadır. 2.Tam mükellef kurumlardan elde edilen, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarının yarısı gelir vergisinden müstesnadır. İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin tamamı, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilir.”, IV- DEĞERLENDİRME; Yurt dışında elde edilen gelirin vergilendirilmesi konusunun değerlendirilebilmesi için öncelikli olarak gelirin nasıl elde edildiği önem arz etmektedir. Yani gelir şahsi mükellefiyet sonucu mu elde edilmektedir, yoksa bir tüzel kişilik aracılığı ile mi elde edilmektedir? Bu kriter vergilendirmenin esasını net olarak belirlemektedir. Buna göre yurtdışında ki gelir şahsi faaliyet (mükellefiyet) sonucu elde ediliyor ise tam mükellefiyete tabi kişilerin Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri gelirin tamamı üzerinden vergilendirilmeleri esası gereği, bu tür geliri olanların yurt içinde gelirleri varsa yurt içindeki gelirleri ile birleştirerek, Türkiye de gelirleri yoksa sadece yurt dışındaki gelirlerini beyan etmeleri gerekmektedir. Bu gelirlerin beyanı sırasında yurt dışında bu gelirler nedeniyle ödenen vergilerin (gerekli bürokratik işlemlerin yapılmasının ardından) indirilmesi mümkün bulunmaktadır. Yurt dışındaki gelir bir tüzel kişilik (şirket) aracılığı ile elde ediliyor ise, bu faaliyetten elde edilen kurum kazancı Türkiye’de elde edilmediğinden Türkiye’de kurumlar vergisine tabi tutulması mümkün olmayacaktır. Ancak yurt dışında faaliyet gösteren şirket tarafından kâr dağıtımı yapılması halinde durum değişmektedir. Bu durumda kurum kazancından kâr payı olarak ödenen tutarların yurt dışından elde edilen menkul sermaye iradı olarak değerlendirilmesi ve ödenen kâr payının brüt tutarının 2015 yılı için 1.500 TL’yi aşması halinde yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir. Yurt dışından elde edilen bu menkul sermaye iradının Türkiye’den elde edilen diğer gelirlerle birleştirilerek beyan edilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Ancak bu durumda da yine söz konusu gelirle ilgili olarak anılan ülkede ödemiş olan vergilerin ise, beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından, gerekli prosedürün yerine getirilmesi halinde indirilmesi mümkündür. Ancak burada unutulmaması gereken ve bize göre çok önemli olan konu ise (kişiler ve şirketler) söz konusu gelirin yurt dışında elde edilmiş olması Türkiye’de beyanı için yeterli değildir. Söz konusu gelirin Türkiye’de beyanı için, mükellef tarafından bu gelirlerin Türkiye hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerekmektedir. Ya da Türkiye’de hesaplara intikal ettirilmemesinin mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunması halinde, mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda beyan edilmesi gerekir. Yurt dışından gelir elde eden kişilerin yukarıda yapılan açıklamalara uygun olarak gelirlerini beyan etmeleri gerekmektedir.

Yorum Yapın